Orta Asya’dan Anadolu’ya Türk Devletlerinin Kurucu Unsuru Türkmenler – I
Türkler Milattan Önce 5 bin yıllarına kadar uzanan mazisiyle çağlar kapatıp çağlar açan bilgeliğiyle ,tarihe mal olmuş bir millettir. Eğer tarihten Türkler çıkarılırsa geçmişe dair anlatılacak pek bir şey kalmayacaktır.
Bu yazıda ele alacağımız konu Türkmenler olacak. Orta Asya’nın steplerinden batıya akan Türkmenler hakkında konuşacağız.
Türkmen kelimesini etimolojik açından incelediğimizde araştırmacıların yaptığı değişik tanımlamalarla karşı karşıya kalmaktayız.Bir kısım araştırmacılar Türkmen kelimesinin Orta Asya kökenli olduğunu ve ilk olarak Tölesler’e kullanıldığını belirtirken kimi araştırmacılar ise Araplarla etkileşime geçen Karluk ve Oğuzlara Müslüman olmalarının ardından verildiğini öne sürerler.
Kelimenin aslının Türk-i Emin olduğu ardından da Türkmen’e dönüştüğü de görüşler arasındadır. Türk tarihi İslamiyet öncesi dönemlerde oldukça karanlık olduğu için kesin bir karara varmak haliyle güçtür.Lakin araştırmacılar tarafından mutabakata varılan bir nokta vardır ki oda Türkmen adının Oğuzlarla özdeşleşmiş olmasıdır. Türkmen denildiğinde Oğuz boylarının geneli akla gelmektedir.Oğuz göçleri ve akınlarıyla Anadolu,Mezopotamya ve Avrupa ‘ya kadar uzanan Türkmenlerin yanı sıra Orta Asya steplerinde kalan ve bugünkü Türkmenistan’ı oluşturan boylarda mevcuttur.
Batıya göçlerinden sonra Orta Doğu, Mezopotamya bölgesindeki diğer Müslüman topluluklarla da iyi anlaşan Oğuzlar Türkmen ismini yadırgamadan kullanmışlardır.Oğuz soyundan gelen Türkler için kullanılan Türkmen kavramı Müslüman topluluklarla etkileşime girilmesinin ardından İslamiyet’i kabul eden çoğu Türk boyu içinde kullanılmıştır.
Türkmen ismini göğüslerinde bir şeref nişanı misali taşıyan Oğuzlara da değinecek olursak etimolojik köken açısından yorumladığımızda Ok kelimesinin eski Türkçede boy manasına geldiğini görmekteyiz. Eski Türkçede ‘Z’ harfi çoğul eki olarak kullanılmaktadır. Bu şekilde ‘’Ok-u-z’’ yanı boylar manasına ulaşabilmekteyiz. Yapmış olduğumuz açıklamanın yanı sıra bu konu hakkında değişik görüşlerde mevcuttur.
Oğuzların Anadolu’ya en büyük göç dalgaları Selçuklu Devletinin kuruluş dönemlerine rastlar. Daha önce Oğuz Yabgu Devleti himayesinde bulunan bir kısım Oğuz Boyları daha sonra Selçuklu hanedanını oluşturacak aile liderliğinde batıya yönelmiştir. Hazar ötesinden dalga dalga kopup gelen Oğuz boyları sayesinde Anadolu ve çevresinde Selçuklu Devletinin temelleri atılmıştır. O dönemlerde batıya göç eden Türkmenlerin torunları hâlâ Balkanlar, Kafkaslar, İran, Irak, Suriye, Türkiye gibi coğrafyalarda varlıklarını devam ettirmektedirler.
Türkmen göçlerini şuan için Anadolu eksenli olarak düşündüğümüzde Anadolu’nun değişik yerlerine dağılan Türkmen aşiretleri bu yerleri yurt tutmuş ve buralara yerleşmişlerdir.Konar-göçer yaşam tarzlarını Anadolu topraklarında da devam ettiren Türkmenler ise hayvancılık yaparak geçimlerini sağlamışlardır. Yaylak ve kışlak olmak üzere iki yerleşim alanları bulunan bu Türkmenlere eski Türkçede yürümek kökünden türeyen ‘Yörük’ ismi verilmiştir.Yörük ve Türkmen birbirinden çok farklı kavramlar olmamakla birlikte aynı kavramlarda değillerdir. Türkmen Yörük’e göre daha geniş toplulukları kapsamaktadır.
Yörüklerin konar-göçer yaşam tarzını benimsediklerini ve yaylak-kışlaklarda yaşayarak hayvancılıkla geçimlerini sağladıklarını belirtmiştik. Daha sonraki yıllarda Osmanlı Devleti himayesi altında bulunan Yörükler devlet politikaları neticesinde yerleşik hayata geçmeye zorlanmışlardır. Konar-göçer yaşam tarzından memnun olan ve yüzyıllardır devam ettirdiği bu geleneğini bırakmak istemeyen Yörükler İstanbul’a isyan edecek raddeye gelmişlerdir.Zorunlu yerleştirme politikasından rahatsızlık duyan Yörük aşiretleriyle bölgedeki görevli valiler arasında da tartışmalar yaşanmış ve bir süre sıkıntı giderilememiştir.O dönemki yaşananları Avşar boyuna mensup halk ozanı Dadaloğlu’nun şu mısrası özetler ‘’Ferman Padişahın Dağlar Bizimdir.’’
Günümüzde ise Yörükler Akdeniz Bölgesinin kuzey kesimlerinde bulunan Toros Sıradağlarında konar-göçer şekilde yaylak kışlak hayatlarını devam ettirmektedirler. Çoğunlukla hayvancılık yapan Yörükler Toros Dağları bölgesinde küçük baş hayvan besiciliği yapmaktadırlar.
Türkiye Cumhuriyeti topraklarının dışında Anadolu çevresindeki coğrafyaya dağılan Türkmenlerden de bahsetmiştik.Selçuklunun kuruluş dönemi ve daha öncesinde Irak, Suriye, İran civarına yerleşen Türkmenlerin yanı sıra Osmanlı İmparatorluğunun Orta Doğuya doğru genişlemesiyle de bölgeye Türkmen göçleri olmuştur.Osmanlı İmparatorluğunun iskan politikasının bir ürünü olan bu göç hareketleri Mezopotamya’da Türkmen varlığını pekiştirmiştir.
Anadolu coğrafyası ve civarında binlerce yıla ulaşan Türkmen varlığı hâlâ devam etmektedir. Şehirlere inen ve kendini dünyanın akışına bırakan Türkmenlerin dışında halen yaylalarda köylerde yaşayan Türkmenler kültürlerini yaşamakta ve gelenek göreneklerini devam ettirmekteler.
Türk Devletlerinin temel taşı olan Türkmenler en karanlık dönemlerde dahi Türklüklerinden ödün vermemişler kendilerini milletin bekası için ateşe atmaktan çekinmemişlerdir.Yazımızı büyük Türk Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkmenler hakkında söylediği sözle bitiriyoruz ‘’ Arkadaşlar! Gidip , toros dağlarına bakınız, eğer orada bir tek yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tutuyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiç bir güç ve kuvvet asla bizi yenemez.’’
Can GÜLEÇOĞLU – 20 Temmuz 2012
Bir Cevap Yazın