Hocalı Katliamı

1985 yılında Sovyetler Birliğininde Mihail Gorbaçov’un başlattığı “perestroyka” politikası Azerbaycanda ve Ermenistanda yaşayan Ermenileri yeniden cesaretlendirdi. Ermenilerin Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’dan koparılarak Ermenistan’la birleştirme çabaları Azerbaycan toplumunda büyük yankı uyandırdı.  Bölgede tırmanan huzursuzluğu yatıştırmak için Moskova 12 Ocak 1989 yılında, Kara­ba­ğın yönetimi için özel bir komite kurdu. Bu Özel komite, Ermeni yanlısı bir siyaset yürütmekteydi ve aslında Karabağ’ın Azerbaycan’dan koparılmasında yeni bir hamle idi. 1 Aralık 1989 günü Ermenistan Parlamentosunun Dağlık Karabağ’ı Ermenistan’a bağlamak üzere karar alması, Azerbaycan’daki politik gerilimi had safhaya çıkardı. 6 Aralıkta Azerbaycan Parlamentosunun karşı karar alarak, Ermenistan’ın kararını geçersiz ve yasadışı sayması gerginliği dindiremedi. 1989’da bizzat Ermeniler tarafından organize edilmiş Sumgayıt olayları, 1990 yılında Bakü’de protesto gösterileri sırasında, Ermeni milletinden olan vatandaşların öldürüldüğünü bahane eden Kızıl Ordu birlikleri, 19-20 Ocak’ta, içlerinde kadın ve çocukların da bulunduğu sivil halkı katletti. Birkaç gün içinde 137 kişi öldürüldü, 700 kişi yaralandı ve 800’den fazla kişi kanunsuz olarak tutuklandı.

28 Şubat 1991’de Azerbaycan parlamentosu, Dağlık Karabağ’ın özerk eyalet statüsüne son verdi. 1991 yılı Eylül ayının 2’sinde Ermeniler Azerbaycan Cumhuriyeti sınırları içinde  kanunsuz olarak Dağlık Karabağ Cumhuriyeti nin kurulmasını beyan ettiler. Dönemin Azerbaycan yöneticilerinin Moskova’ya çok güvenmesine rağmen, Rusya bu olaylarda devamlı Ermenilerin yanında yer alarak onları silahlandırdı.  20 Kasım 1991’de Azerbaycan Parlamentosu üyeleri ve üst düzey yöneticilerin bulunduğu helikopter Ermeniler tarafından düşürüldü. Bu olayda çok değerli diplomatlar ve gazeteciler hayatlarını kaybetti. 1992 yılına gelindiğinde, Azerbaycan’da siyasi durum çok gergindi. Diğer taraftan Karabağ’da Azerbaycanlıların yaşadıkları yerleşim birimlerinin Ermeniler tarafından işgali hızlanmıştı.  Aslında Ermeniler Hocalı şehri işgali için bir hazırlık içindeydiler. Azerbaycan için stratejik öneme sahip olan Hocalı, 1990 yılında şehir statusü almıştır. Dağlık Karabağ’da bulunan tek havaalanı burada idi. Dağlık Karabağ’ın siyasî merkezi olan Hankenti’nin elektrik hattı, Bakû-Hankenti demir yolu, Baku-Şuşa karayolu Hocalı’dan geçiyordu… Maalesef Azerbaycan hükümeti tarafından bu kadar büyük öneme sahip bir mıntıkanın savunması, gereken düzeyde organize edilemedi. Şehrin savunmasını organize eden yetkililerin Baku’ye yazdıkları içi yakarış dolu mektuplar, saldırı öncesi durumun ne kadar vahim olduğunu göstermekteydi. 1991 yılı Ekim ayından itibaren Hocalı’ya tek ulaşım havadan idi. Buraya son helikopter ise 13 Şubat 1992’de gelmişti. Yemek, yakıt ve mermi stokları tükenmişti. Şehir korumasız, elektriksiz ve yakıtsız kalmıştı. Saldırı sırasında şehir nüfusu 3000 kişiden oluşmaktaydı.

1992 yılı 25 Şubat akşamı saat 23.te Ermenistan ordusunun “Artsah Halk Kurtuluş Ordusu” adını verdiği, Dağlık Karabağ’ın silahlı Ermeni çeteleri  ve SSCB’den kalma 366. Alay’a bağlı Rus komutan ve askerleri, çaresiz, kaderine terk edilmiş, savunmasız Hocalı halkına saldırdı. Önce 366. alayın top atışları ve tanklarının yardımıyla şehirdeki askerî mıntıkalar ve önemli noktalar dağıtıldı. Şehri koruyan Hocalı halkı son kurşunlarına kadar savaşmaya devam etti. Onlarca insan, akşamdan sabaha kadar savaşarak öldü. Şehrin giriş çıkış noktaları kapatıldı… Sonra bir çıkış yolu bırakılmaya karar verildi… Canlarını kurtarmaya çalışan insanlar bu yolla şehri terk etmek isterken, Ermenilerin tuzağına düşürülerek vahşice katledildiler…

Kayıplar çok vahimdi. Sivil halktan 613 kişi öldürülmüştü. Ölenlerden 63’ü çocuk, 106’sı kadın ve 70’i ihtiyardı… Toplam 239 kişi özel işkence yöntemleri, 487 kişiye ise ağır beden hasarı verilerek katledilmişlerdi. Çocuklar, kadınlar ve ihtiyarlardan oluşan toplam 1275 kişi rehin alınarak akıl ermeyen işkencelere, hakaretlere maruz kalmışlardı. Bu rehinlerden 1165’i sonradan Ermenilerin elinden kurtarılmıştır. Geriye kalanlardan 68’i kadın, 26’sı çocuk olan toplam 110 kişiyle ilgili hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Hocalı katliamı sırasında 7 ailenin bütün fertleri öldürülmüş, 27 ailenin ise sadece bir ferdi hayatta kalabilmiştir. 230 ailede baba veya anne ölmüştür. 200 kişinin ayağı soğuktan donmuş, gangren olduğu ve tedavisi mümkün olmadığı için kesilmiştir. Bunlar sadece resmi rakamlardır. Oysa tanıkların, gazetecilerin ve hatta bazı Ermenilerin verdikleri bilgilere gore ölü sayısı 1300’den fazlaydır.

Bu facia sırasında Hocalı’da bulunan “Moskovskie Novosti” gazetesinin muhabiri Yuri Pompeyev, gördüklerini bir cümle ile şöyle özetler: “Hocalı’da, sadece cesetler kalmıştı.”

Öldürülmüş insanların kafa derilerinin yüzülmesi, dış organlarının kesilmesi, öldürülmüş bebek ve çocukların gözlerinin tornavida ve b. araçlarla oyulup çıkarılması, hamile kadınların karnı yarılarak çocuklarının dışarı çıkarılması, insanların diri diri toprağa gömülmesi ve yakılması Hocalı soykırımının sıradan, alışılmış sahneleridir… Soykırım mağdurlarının anlattıkları tüyler ürperticidir.  Esir alınmış mağdurlardan Seriyye Talibova başlarından geçenleri şöyle anlatıyor: “Ermeniler bizi bir Ermeni mezarlığına götürdüler. Ahıska Türklerinden dört genci ve üç Azerbaycan Türkünü bir zamanlar Türkiye Türkleriyle savaşmış bir Ermeni’nin mezarı üstünde kurban gibi kestiler… Ermeni askerleri ve eşkıyaları, çocukları, anne ve babalarının gözleri önünde işkence ile öldürdüler. Sonra cesetleri kepçe ile dereye döktüler. Bununla da yetinmeyen Ermeniler, iki genci getirdiler ve onların gözlerini matkapla deldiler…”

Valeh Hüseyinov adlı soykırım mağduru ise yaşadıklarını şöyle anlatmaktadır:   “Esir düştüm. Bütün esirlere işkence ettiler. Benim bütün tırnaklarımı çıkardılar, parmaklarımı kırdılar, dişlerimin hepsini kerpetenle çektiler. Amcamı, onun çocuklarını, bütün ailesini vahşice işkencelerle öldürdüler. Ermeniler yakaladıkları insanların başını kesiyor, “Kafasız Türk” diyerek alay ediyorlardı… “

Olay yerine gelerek ilk çekimleri yapan, sonradan Ermeniler tarafından şehit edilen Azerbaycan Milli Kahramanı Çingiz Mustafayev Hocalı soykırımını şöyle anlatıyor: “… Yüzlerce insan cenazesi gördüm… Çoğu, yakın mesafeden  kafasına kurşun sıkılarak  öldürülmüş 2 yaşından 15 yaşına kadar olan çocuk, kadın ve ihtiyar cesetleri idi… Cesetlerin durumundan da anlaşılıyor ki onlardan her hangi biri karşı koyamamış, kaçmaya yeltenmemişti. Onlar, Ermeniler tarafından son derece soğukkanlılıkla, vahşice katledilmişlerdi

Soykırımın yapılmış olduğu ve onun izlerini taşıyan yere iki askerî helikopterle 28 Şubat’ta ilk olarak biz geldik. Biz daha havada iken 500 metre civarındaki alanın insan cesetleriyle kaplanmışlığının şahidi olduk…Helikopterden iner inmez Ermeniler üzerimize ateş etmeye başladı. Yanımızda bulunan polisler toplam 4 cenazeyi helikoptere bindirebildiler… Gördüğümüz manzara insanı delirtiyordu. Bir türlü kendimize gelemiyorduk.

Mart ayının 2 sinde yabancı gazetecilerle Oraya geldiğimizde tekrar aynı durumla karşılaştık; ama cenazeler daha kötü hale getirilmişti…  Ermeniler, cesetleri utanç verici şekillere sokmuşlardı. Anlaşılıyordu ki, Ermeni cellatları her gün bu vahşilikleri tekrarlamaktan zevk alıyorlardı…”

Yine helikopterle olay yerine gelen ABD gazetecisi Thomas Goltz şöyle demektedir: ” Fotoğrafçı arkadaşım öyle etkilenmişti ki, fotoğraf çekebilmesi için kendisini objelerin üzerine doğru itmem gerekiyordu. Cesetler, koparılmış uzuvlar… Her bakımdan mide bulandırıcıydı… Bazı cesetlerin cinsiyetini anlamaya çalıştım ama yüzleri parçalanmış, tanınmayacak halde olanlar vardı. Bazılarının kafa derileri yüzülmüştü.”

Ağdam’a getirilmiş ölülerin sayı hesabı yoktu. Pascal Privat ve Steve Le Vine tarafindan hazirlanan haberde ise şöyle denmektedir; Azerbaycan yine bir morgun mahzeni gibiydi; bir caminin arkasına gecici olarak kurulmuş morga, sürüklenerek getirilmis düzinelerce ceset ve onların başında yas tutan mülteciler vardı… Bunlar 25 ve 26 Şubat tarihinde Ermeni kuvvetleri tarafindan istila edilen, Yukarı Karabağ bölgesindeki Hocali köyünden Azerbaycanlılardı. Cesetlerin coğu, kaçmaya calışırken yakın mesafeden vurulmuştu… Bazılarının yüzleri paramparca idi, kafa derileri yüzülmüştü…”

Başka bir gazeteci, Rusyalı savaş mühabiri Yuri Romanov  gördüklerini şöyle anlatıryor.

“Altı yaşında, kafası sarılı bir kız çocuğu gördüm… Sargı, çocuğun her iki gözünü kapatmış şekilde sarılıydı. Kameramı kapatmadan ona doğru eğildim:

-                     Neyin var tatlım?

-                     Gözlerim yanıyor. Gözlerim yanıyor.  Amca… Gözlerim yanıyor!

Doktor sırtıma elini vurdu.

-                     Gözleri kör olmuş. Onun gözlerinde sigara söndürmüşler… Bize getirdiklerinde gözlerinin içinde sigara izmaritleri vardı.

Orada şahit olduklarımı, gözlerimin gördüklerini ve kulaklarımın duyduklarını dilim ifade edemiyor.”

Ermeni faşizminin fikir babalarından olan Zori Balayan 1996 yılında Ermenice yazdığı ‘Ruhumuzun Canlanması’ adlı kitabında yaptığı insanlık dışı uygulamaları şöyle anlatılıyor: “Arkadaşım Haçatur’la, zapt edilmiş evlerden birisine girdiğimizde bizim askerlerin 13 yaşında bir Türk çocuğunu pencereye çivilediklerini gördük. Haçatur, çocuğun bağırmaması için annesinin kesilmiş göğsünü onun ağzına soktu. Sonra ben bu Türk çocuğuna onun dedelerinin bizim dedelerimize yaptıklarını yaptım. Onun karnının, başının, göğüsünün derisini soydum. Saatime baktım. Çocuk 7 dakika sonra kan kaybından yaşamını yitirdi. Sonra Haçatur çocuğun cesedini doğradı ve onunla aynı kökten -Türk-kökünden olan köpeklere attı. Akşam aynı şeyi 3 Türk çocuğuna daha yaptık. Kendi halkımın öcünü aldığım için ruhum mutlulukla dolmuştu.”

Ermenilerin Hocalı’da yaptığı bir soykırım değildir… Kelimelerle ifade edilemeyen, soykırımdan dahada öte bir şeydir… Öldürülmüş insanların kafalarına kurşun sıkmak, derilerini yüzmek, parçalamak…. Ve tüm bunlardan zevk almak eylemleri karşısında soykırım ifadesi çok hafif kalır.

Hocalı soykırımından sonra Azerbaycan’ın Karabağ ve çevresindeki diğer bölgelerde işgal edildi… 8 Mayıs Şuşa, 18 Mayıs Laçın, 2 Ekim Hocavend… 1993 2 Nisan Kelbecer, 17 Haziran Ağdere, 23 Temmuz Ağdam, 23 Ağustos Cebrayıl ve Füzuli, 31 Ağustos  Kubadlı,  29 Ekim Zengilan…    Karabağ savaşının bilançosu çok ağırdı. Bu gün Dağlık Karabağ ve çevresindeki 7 ili dahil, Azerbaycan topraklarının yüzde 20’si Ermenistan ordusunun işgali altındadır. Bir milyon Azerbaycan Türkü topraklarından kovulmuş, 20 binden fazla Azerbaycanlı katledilmiş, 50 binden fazla kişi sakat kalmış, 4 binden fazla kayıp, esir ve rehinler,  877 şehir, köy ve kasaba yağmalanmış, dağıtılmış yakılıp yıkılmıştır… Çarlık Rusya döneminden günümüze dek Kafkaslarda Ermenilerin uyguladığı soykırım cinayeleri ile 1.5 milyon Müslüman ve Türk katledilmiş, coğrafi ve yerleşim birimleri adları değiştirilmiş, tarih ve kültür abidelerimiz, camilerimiz, mezarlıklarımız yerle yeksan edilmiştir.

Dönemin Ermenistan Savunma Bakanı, Ermenistan’ın bugünkü Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’a Hocalı Soykırımı’yla ilgili bir gazetecinin sorusuna şu yanıtı vermiştir: “Biz bu konuda yüksek sesle konuşmak istemiyoruz. Hocalı’ya kadar Azerbaycan bizim sivillere saldıramayacağımızı düşünüyordu… Fakat Hocalı’da biz bu kalıbı kırdık.”

Maalesef bunca somut deliller, belge ve bilgiler ortadayken dünya kamuoyu ve uluslararası kuruluşlar hala Ermeniler konusuda taraflı bir tutum sergilemeğe devam etmekteler.  Konuya ilişkin BM in aldığı kararlar hala da kağıt üzerinde kalmakta ve uygulanmamaktadır.  Sorunun çözümü için oluşturulmuş AGİT Minsk grubunun yıllar boyu devam eden faaliyetleri hiçbir sonuç vermemektedir.

Karabağ’ın işgalinden neredeyse 20 yıl geçti. 20 kocaman yıl… Ateşkes devam ediyor. Tek hedef doğduğumuz topraklarımızı unutturmak, bizleri  yormak, yıldırmak…

Maalesef Karabağ, Hocalı ilk ve son değildir. Düşman işbaşındadır ve sinsi planlarını uygulamağa devam etmektedir. Dün Zengezur, İrevan, bugün Ağdam, Karabağ, yarın Kars, Ağrı, Ardahan…

 “Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez…”

Elnur PAŞA

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>